29 Ocak 2013 Salı

Mimi mimi bir tuş konmuştu tencereme konmuştuuu


Selamlar!
Sizin hiç kafanızın içinde filler çiftleşti mi ? Bu nasıl bir gürültüdür.
Resmen oyuncağı alınmış çocuk gibi bir şeyler haykırıyor kafam. Benden çok ayrı dünyada , şuan onunla savaşıyorum. At var hatta at tezeği kokuyor. İnsan kafasının kokusunu alır mı yaa.
Bilinç altım çok kötü. Serdar Ortaç’la dans ettiğimi düşünüyorum :(
Peşine Faruk K gelip hongi tonki tolinooo diyip götüme parmak atıyo. Bunu gören İsmail tumanından çıkardığı Y ve K isimli silahıyla ikisini de vuruyo. Benide birdoksansekiz boyundaki bir zenciye evlatlık veriyo.
Zor durumdayım zoorr..

Hani bazen bir insanın sizinle olması , sizi anlaması mutlu eder ya , Şevval ' de hakikaten öyle.
ikinokta üstüste kapaparanteze hayat veren insanın güzel sorularını cevaplıyayım :)

1. Kendini seviyor musun?

Tabi ki hayır.
Kötü insanları sevmem..

2 Yapmaktan hoşlandığın şeyler nelerdir?
 
İnsanları izlemeyi çok severim. Biraz da olsa onların ruhuna ulaşmayı amaçlarım bakışlarımla . İnsan suratı kusursuz bir maskedir , her türlü şekle şemale girer.. Ama ruh öyle değil , insanın en dibinde en içinde sakladığı öyle değil. O hala çocuk kalmayı başarabilmiş o hale temiz..
Kendimle baş başa kalmayı da çok severim.Sek kahve ve sek bir beyaz kağıtla kafamı iyi dağıtırım.Kendi dünyamı kendim yaratırım , kendim yazar kendim çizer kendim sonlandırırım.İnsanın kendi dünyası böyle bir şey olsa gerek..
Vee size tuhaf gelir belki ama vedalaşma anlarını da çok severim. Çünkü bana kim olduğumu hatırlatır.Aksi olsa , korkarım.. Benim hayatımda hiçbir zaman iki doğru ardı ardına gitmez.
O yüzden bir şeyden ayrılmak / kopmak uzaklara gitmek benim benliğim.
Ben size yakın ama kendime bile uzak çoban yıldızıyım..


3.Geleceğe dair hedeflerin nelerdir?

Umut fakirin ekmeği , umar ha umar umar..
Kendi başıma bir şey yapmaya çalıştım olmadı. Bilgisayar dükkanı açtım battı , başka türlüsünü denedim kader vurdu sillesini.. Sanırım tek hedefim memur olmak. Açıktan ikinci sınıfa geldim bir iki daha var , hele ki bunu da kayıpsız tamamlarsam çoook çok iyi olur.
Ayrıca heep aklımda/ zikrimde.. “Parçalanmış Gülüşler” adlı kitabım..

4.)Kendini bir cümle ile anlatabilir misin?

Burcumun özelliğini bilmem(Yengeç) ama çevremdekiler burcumun özelliğini aldığımı söylerler. İnsanlara çok fazla önem veriyorum , çok fazla değer veriyorum. Bu canımı çok yaktı. Sabırlı bir insan olduğumu söyleyebilirim. Konuşurken göz temasına çok özen gösteririm asla gözümü kaçırmam. Güldüğümde de önce gözlerim güler.
Bu nasıl bir soru ya :d

5.)Nefret ettiğin şeyler nelerdir?

Bundan bir önce ki mimde vardı aynı soru cevaplamıştım :)
Buraya da artı bir şey ekliyeyim. Unutkanlığımdan nefret ediyorum!
Arabayı kitleyip eve çıkıyorum, neticemi yayıp oturuyorum koltuğa , sonra o korkunç şüphe ! haa siktir kesin kitlemeyi unuttum.hadi bakalım dön bir daha git kapıları kontrol et.
Sadece o mu ? evde kimse yok çıkıp gidiyorum evden beş kilometre öteye gidince kafama dank ediyo; Ulan ketila su koymuştum ama kapattım mı kii , ocağı açık bıraktımmı ya ?
Hadi dön bir daha geriye :(
Biraz at eti yemeliyim.

6.)Favori şarkıların,kitapların,filmlerin nelerdir?

Favori şarkıcılarım ; Şimdi sıralasam buradan uzaaaaar gider , beni takip edenler bilir zaten. Ahmet Kaya ‘ dan girerim Erkan Oğur’la beraber , Orhan Baba’yı da koluma takıp peşine Seksendörtle biraz canlanıp , Dumanla kafayı bulup Teoman’la yorulup durulup kalırım :)

Favori filmlerim kesinlikle ama kesinlikleeee ; Eşkıya , Ağır Roman , Yeşil Yol
Yokmu başka tabiki birsürü var ama bu üçü…
Ahh bu üçü..

Kitap olarak tabi ki ; İnci Aral – safransarı..

7.İlham aldığın kişiler kimlerdir?

 Yusuf Hayaloğlu
 
8:)Death Note'u sen bulsaydın ne yapardın?

Hakikaten ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok , bu soru için beni bağışla :)

Benim şettirdiklerim ; Elsa , otuz şirin yıl , pe hito , Anarschi , Sonsuz

öperim gözlerinizden.. 

28 Ocak 2013 Pazartesi

- KAYIP ŞEHİR -


Senden sonrasında gün karanlık,
Işıkları sönmüş bir şehrin ortasındayım..
Ve serseri bir yalnızlığın kucağındayım.
Hırpalar beni gece, ruhumu çatlatan soğukta..
Soramam ki kendime bu pervasız yolculuk nereye..
Titreyen tenimde, bu sabahı kayıp şehirde,
Sinsi bir yılana dönüşüp sokarken rüzgar,
Anlıyorum korkmuşluğumu..
Bu gitmeler tüketir nefesimi,
Kırağı yemiş zerdali çiçekleri gibi
Donuk, nefessiz kaybolmaya yüz tutmuşum.
Kaldırımda topuk sesleri,
Küfür olup nara atar arkamdan,
Korkarım...
Ellerim uzanır gecenin karasına,
Daracık yollar ilmik ilmik dolanır boynuma.
Bütün bu ışıklar, bu koca şehrin ışıkları sönüverir,
Üstüme gelir binalar..
Çatılar ayrılmak ister bedeninden,
yorgun,
Korkarım..

t.yazıcı

26 Ocak 2013 Cumartesi

Mimlenmişimm , üstelik adım eşkalim bilinmektee



Herkese selaaam..
Havalar ne tuhaf değil mi ? Siz neredesiniz bilmem ama İstanbul iyice başı götü dağıttı. Bir saat içinde dört mevsimi birden yaşıyoruz resmen.
Akdeniz Karadeniz karneleri isteriiizzz.. Vay be . Bugün dışarıda epeyce bulundum işim gereği . Burnumu iki tıs tıs ettirdim tuhaf bir koku geliyordu , meğerse ergen kokuyormuş :) Karneyi alan neticesini salmış nereye oluyorsa atıyor kendini. Beyoğlu ve Nişantaşı bölgeleri ağır ergen sesine ve triplerine dayanamayıp üç gün karantinaya alınmış , şimdiden söyliyeyim de sonra yok efenim niye giremedik demeyin.
En son karneyi ikibinbeşte almıştım.Epey olmuş ah ulan yanıyorum da şu üniversiteyi okuyamadım ya ona yanıyorum.Neyse , ne diyelim kısmetimizde yokmuş.

Çok saygı değer , bir o kadar entel arkadaşım Emrah ve hakikaten severek takip ettiğim sonsuz ve tosbağanın dünyası arkadaşlarım beni mimlemiş.Ne de iyi etmiş. Biraz içimi dökeyim.


ŞU AN OLSA ÇOK SEVİNİRİM
Babaannem kalksa , şaka yaptım oğlum ben buradayım dese.. Feyza’m çıksa bak geçen doğum günümüzü kaçırdık hadi acısını çıkaralım dese. Cengiz’im çıksa kalk lan taksimde ıslak hamburger yemeye gidelim , peşine iki tavla atarız dese.. Yavuz abi çıkıp Lili Marlen türküsünü söylese , peşine bir şiir patlatsa.. Fatih’im çıksa yine bizi benzettiler be oğlum birbirimize dese.. Sedat abi çıksa , ağzını şapurdatarak haydi koçum ne yiyoruz bugün dese..Betül'üm çıksa , henüz onsekizindeymiş gibi yine bana kocaman gözleriyle baksa. gülümsesem ona oda utansa sonra gelip yanıma otursa.. İlker çıksa iki cigaralık saralım da içelim şurada moruk dese.. İbrahim abim çıksa kümesinden benim için bir tavuk kesse , tavuk çorbası yapsa bende içsem olmaz mı ?

ŞİMDİ ORADA OLMAK VARDI
Bir şans daha verseler , çocukluğuma insem..
Hiç aşkı tatmasam , hiç sevişmesem.
Hiç çalmasam , hiç kalp kırmasam.
Tek suçumun karneye getirdiğim zayıfların olduğu o masum lekesiz en ben olduğum zamanda..

NEREDE O ESKİ GÜNLER
Ahh nerede o eski günler , nerede o eski ramazanlar , bayramlar..
Stop. No geyik.
Bir insan eskiye dair hem özlem hem pişmanlık duyuyorsa o karmaşanın içine bir daha düşmek ister mi bilmiyorum. Hiçbir zaman ânı değerlendirerek yaşayamadım. Genelde ileriyi düşünürüm , geriyide düşünmeyivereyim.


NELERİ ÖZLÜYORUM
Yukarıda da dedim ya , hem özleyip hem pişmanlık duyduğum öyle çok şeyler var ki..
Hep diyorum ya çocukluğuma dönsem diye. Ona sorsam beni ister mi tekrar acaba ? hiç sanmıyorum.. Beynimi bir kenarda bırakıp gitmek varsa olur , ama o nu da götürürsem ona zarar veririm.
Mahalle maçları olurdu önceden ne güzeldiler değil mi.. Köşe başında dikilip yâri anlık bile olsa görmeyi. Tebessümlerle karın doyurmayı. Annem kızmasın diye sakladığım diz yaralarımı..


ÇOK SEVERİM
Hakikaten kendi olabilmeyi başarabilen insanı severim. Karakter kavramı herkese oturmaz.Öyle kolay da değildir. Hep dediğim gibi samimi insan candır.

NEFRET EDERİM

Kendini beğenmişlerden bıktım usandım artık! Bugün yaşadığım olay ;
Toplu taşımaya bir sokakta yaşayan kimsesiz bir arkadaş bindi. Hemen onun arkasından gelen bir tane hanımevladı da yanından geçerken ıyyy yaptı tiksinerek bakarak.Çocuk hissetti eminim ki bunu.
Yazık , üç günlük dünya.. kimseyi kimseden üstün tutmanıza gerek yok. Hele ki kendinizi. Az rahat olun . Sempatik , marjinal olucam derken ruhunuzu gömmeyin.
Orhan Gencebay dinliyorum diye kroya bak diye seslice alay edildim toplu taşımada biliyormusunuz ? Hani küfür edicem ama ettiğim küfürü de hak etse keşke..
O yüzden diyorum , prezervatif alışkanlık haline getirilmeli.
Hee birde bu blog da yorum kısmına "robot olmadığını kanıtla" olayını koyan varyaa! ulan birde nasıl beceriyorsam hep yannlış yazıyorum arkadaş!

BUGÜNLERDE ÇOK DİNLEDİM
Kazım Ağabey (Kazım Koyuncu) bu aralar alıp götürüyor beni uzaklara uzaklara..
Orhan Baba ‘ dan Beni böyle sev seveceksen ve Akşam güneşide sıkca dinlediklerimden.
Erkan Oğur zaten beş vakit elhamdülllah..
Birde Badem & Öykü Gürman – değişmem

ŞİMDİKİ RUH HALİM
Niye her işim terrss gidiyor laann!

 Sıra sizde ; sesszgmi , Emillia , kahve telvesi , pera

24 Ocak 2013 Perşembe

Mektup & Şiir [ Bloğum Seslendi ]

Herkese selam,
Çook çok eski bir yazım ve bir güzel şiiri seslendirmek istedim.Umarım becerebilmişimdir :)



------------
Birtürlü cesaret edemeyip gönderemediğim mektup.. Gönderseydim birşey değişirmiydi ? cevabını bile bilmek istemediğim bir soru es geçeyim..
Yeniyi eskiyi acıyı tatlıyı unut bugün.. sen hep yeniden doğ hep yeniden bak dünyaya
yine kocaman çıksın saçların hep antin kuntin şeyler izle.. hep gülme, bazen sinirlen..
Bilirim sinirlenince bir güzel olursun hep söversin bende sana hiç yakıştıramam peşine ben söverim..
yine unutan taraf sen ol , rehberinden sil beni unutmuş gibi yap geçmişi .. hatta benim geçmişimide ilk gün beni gördüğün gibi görüneyim sana
kirli yanlarımı görme , sadece kalbimi bil .. üzerine iki toprak atılsada hep seni seveceğini bil .. Aman başlama yine şiirlerine deme bu ince bir sitem göreceksin bu yazı sonrası yüzünde gülümseme olacak pis pis sırıtıp, etrafta bana bakan varmı diye bakacaksın..vede hep tekrarlıyacaksın ' pis ukala ' diye..
Yeni yaş yeni umut derler , umutlar besle hayata sakın bıkma , pes etme ..Bilirimki inatcısın , bırakmassın istediğin birşeyi..
Sakın geriye bakma .. Acaba deme , niye-nasıl-keşke sözcüklerini at bi kenara yaşamaya bak..
23 güzeldir .. 23 senin yaşındır ben yaşayamadım o yaşı söktüler tüm parçaları dağıldım ben yapamadım sen başar sevgilim.. hayallere bırakma işi ayağına prangalar vursalarda koş.. nefesin bitsede bırakma
Sonra , sobeee diyip tekrar yüzleş hayatla .. bazen geriyee bazen ileriye sar hayatı sakın sürat yapma .. hep önüne bak hep ileriye bak.. yeniden doğmuş gibi bak hep dünyaya..
Doğduktan sonra keserlerya göbek kordonunu sende kes at içinden beni. ama kalsın izim bi köşende yaşamalıyım hücrelerinin bir köşesinde..
Tanış biriyle sev onu evlen .. meraklısın evliliğe bilirim olacaksada kızın olsun ama Eylül'de doğurma sık kendini o ayda doğacak çocukların içinde senin çocuğun olmasın.. sakın adınıda Eylül koyma
siyasi yanınada bak bir komünisti sevme yine , hep dominant ol esirgeme lafını .. sevmeye çalış abuk subuk şeylere takılıp kendine dert etme hee o ilk geceyide merak etme : )
Bu mektubuda sakla eski bir deftere belki gösterirsin birgün senden giden günlere ..
Yaklaşıyorum ben son durağa sana 23'ünde hayatında mutluluklar 23 kere oku bu yazıyı ve söyle kendine sessizce
Neyi mahvettim ben diye ..

------------------


" yeni çekilmiş bir dişin
yadırganan boşluğu
dilimin ucunda ismin.
somunu yitik bir vida
düştü düşecek yüreğim.
bir an önce gel buraya
karpuz, kavun yiyelim.

bilmem ki ne diyeyim,
sana örselenmemiş,
dostluğun böğründe sancı,
sevgi toza belenmiş,
havı dökülmüş sevincin.
bir an önce gel buraya
karpuz, kavun yiyelim.

batıp çıkıyorum durmadan,
ben bilirsin iyi yüzemem.
çarşafım diş gösteriyor,
dalgalı bir deniz kaç gündür
sallanan bir döşeğim.
bir an önce gel buraya
karpuz, kavuz yiyelim."

|METİN ALTIOK|


Fon Müzik :

Metin & Kemal Kahraman - Ferfecir



 

22 Ocak 2013 Salı

" Mamafi "



Yukarıda ki ne tuhaf değil mi..
Yani yukarıda ki derken “ mamafi “ den bahsediyorum. Bazen yukarıda ki deyince Yaradan dan söz etmiş gibi oluyoruz ya hani;
* Yukarıda ki görüyor beniii kalbimin temizliğini biliyoor
* Sen istediğini dee oğlum yukarıda ki görüyor her şeyiii

Ben mi düz mantığım yoksa yukarıda ki deyince ben direk gözümün göreceğini mi arıyorum.. Çünkü belirtilen sıfat tuhaf.. "yukarıda ki " ?
“ Aaaa hakikaten tavan biliyormuş kalbinin temizliğini , kesin sıvasında katkıda bulundun.. “
Sadece o değil ,
Kısaltmalardan benim kadar usanan biri yoktur sanırım , bu kısaltmayı çıkaran ergeni bir bulsam varyaaa tutup onsekizsaat sitkom komedi izleticem.
Slm N’aber ? ( Salam N’aber )
Nbr ? ( Hıdıııırr ? )
Hele hele “Öptm byee “ diyolar yaa ovv yooo !
Bir de beni en çok düşündüren , ve lütfen diyorum teşekkür ederken lütfen “ tşk ederim “ yazmayın. Yahu her okuduğumda beynimle taşak geçmek zorundamısınızzz !

Ovv , mamafi’den girdik nereden çıktık.
Karadayı’yı izleyenler bilir. Savcı beye son dört bölümde tek replik verilmiş “Mamafi”..
Ulan birde dilime dolandı , olup olmadık heryerde kullanıyorum.
* Annneeeeeee siyah montum nerdeee
* Koyduğun yerdedir nerde olucaaak
* Mamafi..

* Memet tabii çaayy çeekk
* Kaç tane
* Mamafi..
*Mehmet mi ali
*Hee yok üç abi üç.

Size bir tost tavsiyesi , kaşar ile sucuğun tam ortasına domates koyun pul biberle..
ulan ne tostu ya. Size bir dost tavsiyesi , diş hekimine gidecekseniz devlet hastanesine yada araştırma hastaene gitmeyin. O hataya düştüm ve hani derler ya zamanı geri almak mümkün olsa hangi anı değiştirmek isterdiniz diye. Heh işte öyle bir şey yaşadım ki hakikaten bi on yıl geçse de unutamam sanırım :) .
Sol çenedeki dişimin bir kısmı kırılmış , onu çektiricektim gittim. Dişci koltuğuna uzanmamla beraber etrafımda ondört tane öğrenci bitti. Düşünsenize ? Ağzınıza ağzınıza hohh hoohh pis nefesini veren ondört ağız!
İşte bir tane doktor geldi diğerlerine gösteriyor “ bakın çocuklar bu böyledir şunu yaparsak şöyle olur “ elinde de bir tane ucu yuvarlak bir şey ağzımda gezdirip gezdirip duruyor öğrencilere baka baka. Arkadaş ne yaptı nereye dokundu bilmiyorum bir canım yandııı!!
Hay dedim “ senin elinin ayarını sikiyim! “…
Ağzımdan çıktıktan sonra dank etti ne dediğim. İnsan acı halindeyken konuşmamalıymış demekki. Ben doktor olsam bana söverdim aynı şekil. Gayet soğukkanlı “ ağırdımı çook bak demekki burası vs vs.. “ yandakiler kıpkırmızı gülmeye çalışıp gülemeyenler tııss tıss sesleri öhüömm öhüüömm sesleri..
Velhasıl , benim gibi sıkıntıya gelemiyorsanız gidin özel diş hekiminde muayne olun. Yoksa işlemler o kadar da uzun sürmüyor.

Birde;
Herşeye alışabilirim şu hayatta ama alışamadığım tek soru var.
“ Pardon , ateşiniz varmı ? “
Bu sorunun bir cevabı yok biliyormusunuz ?
  • Selamun aleykum birader ateşin varmı yaa ?
  • Yok usta ya kullanmıyorum.
  • ???????

Ateş kullanmıyorum :d
Vay arkadaş , sigara kullanmıyorum desem adam diyecek ki ben senden ateş istiyorum.
Hele birkaç kere şahit oldum , bir bayan bir erkekten ateş istediği zaman resmen o sırada adrenalin yaşanıyor.

* Pardon beyefendi ateşinizi alabilirmiyim
* Ateşimi miii ( Bilinçaltı : kırbaçlar , fanteziler , jartierlerr )
Yahu adam kızarıyor barut gibi oluyor.. ulan sen nasıl pis bir sorusun yaa!

Ahhh neyse , gidip bir paça çorbası içeyim.
Hemide lidıll lidılll ortaya midııll

20 Ocak 2013 Pazar

- KARABORSA -



Bir büyük şehirde, bir büyük metropolde,
Insanlığın kum kadar çok oldugu,
Benim gibi kimliğini bilmeyen,
Benim gibi milyonlarcasının yaşadığı,
O koca şehirde, İstanbul`da başladı sevdam..
İlkin gözlerim, sonra yüreğim, ve en sonunda aklım kapıldı.
Sonra, sonra anlamadı sevdam beni
Gözlerim, yüreğim, aklım, Lüks mağazaların $ lık vitrinlerinde,
İndirimli fiyatlarla satıldı..
Bir büyük şehirde, bir büyük metropolde,
Bütün dünyayla birlikte, aynı anda, Istanbul`da,
Sevgi ile umut karaborsada..

t.yazıcı

18 Ocak 2013 Cuma

- BAZEN -




Bazen uzun bir ızdıraptır yasamak.
Uzun bir pişmanlık, uzun bir gece kadar karanlık.
Ne pembe bir yüzde beliren gamze,
Ne bir göz ışıması kaçamak. 

Bazen binlerce sürgün yürekte bir ızdıraptır yaşamak,
Yanık bir ses yerleşir kulaklara bazen,
Beynimiz ani bir refleksle sarsılır,
Göz pınarlarından kontrolsüzce yol alan,
Sıcak ve ıslak göz yaşları birikir göz bebeklerinde.
Sonra kirpikler tuzlanır, sızlar yürekteki yara,
Bazen dalar gözlerimiz kalabalığa,
Mavi gözlü bir güzeli süzer uzaktan,
Sevgiliye benzemese de,onu anımsatır yinede,
Ve birden bir perde gibi iner göz kapakları,
Utanır gözlerim, utancından kapanır,

Yasam bazen yabancı gözlerle,
Tuzlanmış yarasıyla bazen, içten içe ağlatır.
Ve bazen de zoraki iner karanlık,
Zoraki söner ışıklar, zoraki yaşanır ayrılık.
Ve uzunca bir gecenin sonunda,
Göz kapaklarına, karanlığa, ayrılığa inat güneş doğar.
Canlı cıvıl cıvıl bir dünyanın dekoru kurulur.
Ve rollerini ezberlemiş insanlık,
Kızıl bir karanfil bırakır toprağa,
Kopsa da fırtına, sarsılsa da toprak
Çare etmez binlerce kilometre ötede
Sürgün yürekler dolusu ağlamak..

t.yazıcı


- SİYAH TEBESSÜM -



Aslı astarı olmayan acılardan geçtik.nereye gittiğimizi bilmeden..
Türkülere takıldı dillerimiz kimi zaman, umut tadında bestelenmiş,
Eski bir sevgili dudağını anımsatan.
Yelken açtık açık denizlere sonra..
Acılar yüreğimizde,
Ve doğacak günlerin ışıltısı
Alev alev gözlerimizde siyah bir tebessüm olsa da
Sıra bizde.
Gülümse..

t.yazıcı

15 Ocak 2013 Salı

Hoşçakal güzel insan..



Küçüktüm , yaşımı hatırlamıyorum..
Zaten çocukluğuma dönüp baktığımda herhangi bir yaş düzeni yok kafamda.. Şu yaşımda şöyleydim bu yaşımda böyleydim diye. Gülmeyi becerebilen insanların kaderidir hep mutsuz olmak , bu bahtsızlığım kısmetsizliğim hep şu lanet hayatın götüne sokmaya çalıştığım çomak yüzünden.

Kafamdan silinmeyen bir anım var ki ; ilkokul birinci sınıfa gidiyordum yedi yaşımdaydım. Pazar günü yüzüm gözüm kir pas içinde geldim eve daha doğrusu gelmek zorunda kaldım düşüp dizimi kanatmıştım , o yaraları bile özler mi insan ? o kabuk bağladığında tutup yolduduğumuz .. Sanırım acı çekmeye o yaşlarda alışıyor insan , kendi kabuğunu kopararak..
Eve geldiğimde yine her zaman ki gibi Büyükannem karşıladı beni Büyükannem dediysem Babaannem.. Küçükken nasıl – niye alışmışsam Babaanneme Büyükanne diyordum. Hiç de niye diye sormadı he , benim yüzümden birçok arkadaşım da “Büyükanne” diye çağırıyordu Babaannemi..
Eve geldiğimde kolumtan tutup beni doğruca banyoya soktu , eşeğin sıpası birgün kırıcan bu bacağını derdi hep kii iki sene sonra o bacağımı kaykaya ters çıkmayı denerken düşüp kırdım.
Banyoda başladı beni yıkamaya , hiç rahat dururmuyum.. gittim üzerine işedim gülerek tabii kıçımın sol yanağına okkalı bir tokat yedim. Hala durur o beş parmak izi orada.. Ne zaman dizlerine yatsam saçımı okşar bana o günü hatırlatırdı “ ellerim kırılaydı da vurmayaydım sana “ diye.. Bense her seferinde “ o tokatı yemiyeydim daha çok işerdim Büyükanne iyi ettin boşver derdim.. “

Hee bak ne aklıma geldi.. Tabi hatırlamıyorum o zamanı ama Büyükannemin dediğine göre konuşmayı sökmeden önce Ferdi Tayfur’dan “ Bana sor “ şarkısını söylemişim henüz anne – baba demeden..
“ Manaaaa nooorr yaylızliikkk…. “

Ahh Büyükannem yani Babaanem.. bari bu yazıda Babaannem diyeyim doya doya.
Bir gün yüzümü assam ah ederdin , dayanamazdın.. Benden herkese selam söyle cennettekilere.. Birgün ben de gelicem elbet ama benim orada ki sorgum biraz uzun.. ben çok kötülük yaptım babaanne.
Heyy yıldızlar ülkesi , size en değerlimi gönderiyorum.. size çocukluğumu gönderiyorum.. size gençliğimi..geleceğimi.. size bir nur yüzlü gönderiyorum
Ona iyi bakın emi ?

Koyupta bir başıma bırakıp gittin beni..
:(

13 Ocak 2013 Pazar

- BAŞLIK BULAMADIM(2) -



Yollar anlatır anlatılması en zor anıları
Bir yerlerden başlar, bir yerlerde biter mi bilinmez
Sel sularına kapılan çakıltaşları gibi birikirken acılar
Ve yollar en birikmiş acıları sürüklerken peşimizden
Öylesine gelir ve geçeriz üzerinden
Anılar ayak izlerimizdir zamanın unuttuğu
Bu yüzden müşterek bir tarifi vardır yolların
Yada yollarda başlayıp, yollarda kaybolan adımların..
Yoldaş demişler aynı yolu paylaşanlara
Aynı yollarda, aynı anılara, aynı acılara ortak olanlara..
Meydanlar zaptedilmeyi beklerken,
Sokaklar icat oldu sinsi beyinlerde..
Ve yüreklere ürkek tohumlar ekerken kaçamak adımlar,
Utandı anılar..
Herşeyin bir yolu vardır, bazen yordamı..
Yollarda başlar bir şiir, yollarda biter mi bilinmez,
Ve geçilen her levhaya çakılırken gözlerimiz,
Bu yola bilinen şiirler yazar bazıları.
Bazıları riyakar yordamlar türetir karanlıklarda,
Anılar, kıpkırmızı..

11 Ocak 2013 Cuma

Bir mimdur oy beş mimdur



Kar geldi..
Ve ne yazık ki bir çok karlı fotoğrafın altında kaldım. Beyazı gören hemen ilk fırsatta hiç durmadan , nefes almadan , şipşaakk . Benim hiç kar manzarası eşliğinde fotoğrafım olmadı biliyor musunuz.. ne büyük eksiklik .
Amaa ne yalan söyliyeyim (hakikaten ne yalan söyliyeyim) kar yağışı eşliğinde el ele gezinen çiftleri kıskanmıyorum(vuuuhhh). Ama en azından şu yollarda ki buzlar çözülene kadar elleri birleştirmeyin , maazallah çanağı kırmak da var değil mi. Bugün tam yanımda altlı üstlü komple deri giyinen bir bayan düştü laapps diye, tuttum kaldırdım bana baktı ve dedi ki “ hadi hadi tutma kendini gül “ .  “ Gülecek bir şey mi var bayan iyimisiniz “ dedim. “ Ben olsam gülerdim “ dedi gitti , amacı neydi anlayamadım. Yalnız neticesi birkaç gün iş göremez raporu alabilir :).

Bloğuna girmeden önce o blog resmiyle kaslarıma baktırtan (bütün kızlar toplandık resmi :d) Tosbağanın Dünyası beni şettirmiş mimlemiş sağolsun. Ona buradan da diyorum ki , kimsenin lafına bakma , kafaya da şapkadan başka bir şey takma soğuk havalarda lazım olur :) . Soru neydi ?

Neleri Özledin..
Oyy oy.. Özlediklerim öyle çok ki.. Kaybettiğım arkadaşlarım dostlarım.. beni bırakıp uzak diyarlara gidenler sizleri unutabilir miyim hiç. Sol yanımda ki közünüz hala ateşini koruyor be dostlar..
İçten gülümsemeyi çok özledim , kafamda acaba olmadan yaşamayı..
Karşılıksız sevilmeyi, bir omuza başımı yaslamayı..
Geleceğe umutla bakmayı , ileriyi bırak yarını bile düşündüğümde içinde olan o huzuru..
Arabada sevişmeyi.. camın buğusuna hayallerimi yazmayı..
Misket oynayamayan ahh o çocukluğum.. Kiraz ağacında ki o hallerim
Düşmelerim , kalkmalarım..
Yarım kalmışlarım..
Susmalarım
Ağlamalarım
Kaçışlarım
Kaçmalarım..

Sizi çok özledim..

Nesrin , pire kızı , Melek Bahar hadi bakalım sıra sizde..

9 Ocak 2013 Çarşamba

Terk Etme Beni Çocukluğum.. [BLOĞUM SESLENDİ]

Selaam , tekrardan ben.
İnternette gezinirken denk geldim , öyle hoşuma gitti ki seslendirmek istedim. Arada bir iki kendimle de konuştum , arada ses sürtüşmelerim oluyor affola :)
Bulduğum sitede yazar olarak " Ferihanaz " olarak geçiyordu , kendisi yazdıysa kutluyorum.

" Henüz daha erken çocukluğum,
Gitme uzaklara.
Tükense de bütün ihtimaller
Ki ölümde buna dahil,
Yaşarken ölmekse de tek bildiğim;
Hiç açılmamış bohçalarda
Çok umutlarım var elimde değil.
Sakın ha terketme beni çocukluğum,
Bırakma beni yalnız;
İçime kan akıtıp gölgelesem de neşeni,
Kırsam da bütün oyuncakları,
Bir ben miydim ezen karıncaları.
Hem sonra;
Ev sahibinin bahçesinden
Yalnız iki küpeli kiraz çaldım ben:
Evcilik oyununda
Kulaklarıma küpe yapmak için.
Kulaklarıma küpe oldu hakikaten,
Çocukluğunu yitirmiş bir çift gözün
Şikayeti üzerine öğrendim bu oyunun
Ne yaman bir öğretici olduğunu.
Sahi biliyor musun çocukluğum
Artık saçlarımı kınalıyorum,
Beyazları kapatmak öyle kolay olmuyor.
Bak gülüyorsun işte duyuyorum,
Gülme bana.
Hala bulutların üzerinde uyumayı düşlesem de,
Uçurtmaların kuyruğuna takılmayı dilesem de,
Farkındayım çok büyüdüm.
Ve o gün gelince çocukluğum,
Müptelası olduğum şehirde
O mahzun caminin avlusunda
Öylece gördüğün vakit beni
Beyazlara bürünmüş,
Boylu boyunca uzanmışken beni bırakma
İyi bilirdik demeyi unutma! "

7 Ocak 2013 Pazartesi

Sen kazandın..Yenildim sana [BLOĞUM SESLENDİ]

Ne zamandır aklımda olan birşeydi , Sui'cana söz de vermiştim halbuki ama erteleye erteleye şimdiye kaldı ah bu üşengeçliğim öldürecek beni :). Lâkin bundan sonra devamını getirmeyi düşünüyorum , şimdilik eski bir yazımı seslendirdim. Seslendirmek zor işmiş , hele ki böyle uzun yazıları. Arada bir iki kelime doğaçlama giriyorum :) Sizlerden de " bloğum seslendi " çatısı altında gönderilerinizi bekliyorum , mutlu kalın.
Sesime gelincee , ahhh sen ve been loreloylooyy..
----------------------------------------------------------------


Özür dilerim..
Bir yazıya “özür dileyerek” başlamak ilginçmiş. Biliyorum , beni çok bekledin daha doğrusu seni yad etmemi. Kaybetmeye öyle alıştım ki kazanma duygusu beni korkutuyor.
Ne tuhaf değil mi , her yıl sadece bir kez uğrardın bana . Bazen bir ay bile sürmezdi senli günlerim , ama yetinirdim biliyor musun.
Hep bir yanın eksik gelirdin bana , şiir okumamı çok severdin titrek sesime rağmen. Zaten “beklemek” başlı başına insanı şâir yapmaya yetiyor bile .. bak ne demiş şâir ;
“Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar..”
Yine bekledim , yine geldin..
Senin en kötü tarafın , ben ruhumu teslim etmedikce her yıl karşıma çıkacak olman.
Niye bilmiyorum senden vazgeçemiyorum.
Hatırlarmısın , deli gibi yağmurun altındaydık seninle birlikle.Herkes senden kaçarken yanında olmam sanırım özel hissettirmişti beni sana.
Beni soracak olursan , bir yılda pek bir şey değişmedi.
Hala aynı , duygusal boşlukları doldurmaya üzerime yok. Nerede sevgilisinden ayrılan soluğu benim yanımda alıyor , iki güzel söz duyanın neticesi havalara giriyor. Tam bu sefer oluyor derken bir bakıyorsun yine başladığım yerdeyim.
Gü-ve-ne-mi-yo-rum ! Sorun bende mi ?
Bazen sıradan biri olayım diyorum , sonra da acı çeken insanların yaralarını sardığım da bir acının daha kapanmasına yardımcı olduğum için bir tebessüm atıyorum kadere..
Gülmeyi unuttum. Gülemiyorum !
Evet , senide sarı sarı işetebilirim gülmekten. Ne zaman bir tebessüm filizi açsa suratımda TOKİ orayı bulup yerine beton dikiyor , ouv tamam pardon biraz ağır oldu.
Ne yaptıysam direnemedim sana , bak yine sana sığındım.
Sana hoş geldin diyemedim ama hoşça kal diyeceğim.
Belki geç kalmış sayılmam he ne dersin..
Hoş geldin Eylül..
Bakışlarımı süzdüğünü hissediyorum ara ara , safransarı yaprakların hala çok güzel.
Kıskanıyorum seni , herkes sana bir şeyler yazıyor.
Hani bana özeldin ?
İlk seninle sevişmiştim oysaki , ilk sana açmıştım kendimi.
Neyse , ötede aşık olmaya meyilli bir sürü sevda pıhtısı var , bir el at onlara , belki birileri için geç kalmış sayılmazsın...
 ----------------------------------------------------------------

6 Ocak 2013 Pazar

#ogemibirgüngelecek !



“ Biliyorsun ben hangi şehirdeysem,
Yalnızlığın başkenti orası “

Ahh , yalnızlığın tarifini başka kim böyle  güzel yapabilirdi ki. “Yalnızlık” yalın olmak, tek olmak. İnsan neden yalnızlıktan sıkılır ki ? ben hiç sıkılmıyorum. Üzerime sinen börgur king kokusu gibi yapıştı kaldı ciğerime tuzlu tuzlu.
İnsan hayal kurar doğası gereği , hep olmasını istediği şekilde görmek ister kendisini. Peki gidip hiç hayale sordunuz mu seni hayal edebilir miyim diye.
Bir zamanlar hayatımdan “de” yi “da” yı atmayı hayal ettim. Kıl oluyorum ibnenin evlatlarına. Birileriyle birleştirsem yok efenim ben ayrı olmalıyım der , sonra öyle bir yerde ayırırsın ki tüm hayatın , tüm yaşanmışlığın içine eder. Tuhaf bir şey yani.

 Hayal kurmak çocuklukta güzel,  her şey de olduğu gibi.
Ben hayal kurmayı çok severdim ama hiç kurmazdım. Ne zaman hayal kurmaya kalksam sonra ki cümlem “ siktir et “ ile başlardı. İstemiyordum bir şeylerin fazlasını.
Belki de korkuyordum..
Oniki yaşımdayken en çok istediğim şey bir boya sandığımın olmasıydı. Ne kendim yapabiliyordum ne de para ile satın alabilyordum. Bizim burada Deli İbrahim vardı , niye bilmem herkes ona deli derdi. Bir gün ondan istedim sandığını , vermem sana sandığımı dedi birde sözde iki eliyle kapayarak gizledi. Al götüne sok dedim sinirlenip kafama taş attı.
O gün hayal kurmanın gereksiz olduğunu öğrendim , gidip İbrahim’in sandığını çaldım. Bir şeyleri elde etmek insan hayalini kısıtlıyor , elde ettiğinde de tuhaf sevimsiz bir şey geliyor gözüne zirâ ondan sonra ki gün gidip geri verdim.

Ondört yaşımda gökkuşağı dikkatimi çekerdi hep . Rivayete göre gökkuşağının bittiği yerde altın varmış ya hani , o sonu bulmak için didindim durdum hep. Yalan yok harbiden aradım.
Aslında asıl altın gökkuşağının kendisiymiş şimdi anlıyorum. Siz hiç gökkuşağının renklerini tek tek söylediniz mi ? Ben hiç söylemedim.. Mavi mesela , hiç dikkatinizi çekmedimi. Ben yeni fark ediyorum.

Günler , aylar , saatler .. ah şu zaman.
Aslında hayal için dediğim şey zaman içinde geçerli. Biz zamana suçu atarken , zaman bize demiyormudur; E tipini siktiklerim yapsaydınız o zaman imkanınız varken.
Ertelemek ?
Ne çok erteledim ben kendimi. Sevmeyi / sevilmeyi..
İnsan sevmeyi unutur mu yahu ?
“ Sen sadece içinde bulunduğun yalnızlıktan çıkmak için birini arıyorsun. Senin amacın sevmek değil , kurtulmak “
Oysa bir köpeğin kurulanma edasıyla silkeledim tüm yalnızlıklarımı. Senden / sizden sakındım o damlacıkları.

Zor.. dünyanın en zor şeyi nedir biliyormusunuz ? montla sıçmak. Yada arabada sevişmek.
Bu ikisini de yaptım , dünyanın en zor iki şeyini yaptım ulan!
Ah yüce Tanrım lütfen bana yüz gram huzur , az biraz akıl ver zirâ bu kısır döngüden bıktım usandım.  Bak yine her şeyden biraz biraz istedim. Çok şey mi istedim senden.
Çok şey vardı aslında istediğim.. Beceremediğim birçok şeyden kurtulmak gibi mesela.
Kaçmalar..
Vedalaşma anları..

Şimdi tüm çıkmaz sokaklardan sesleniyorum..
Hava hüzünlü , yer yer sağanak yalnızlıklar bekleniyor.
Tedbirinizi alın..